8 research outputs found
Travma sonucu oluşan anterior tek diş eksikliklerinin implant destekli sabit restorasyonlar ile tedavisi: 2 olgu sunumu
Dentoalveolar travmalar genç bireylerde ve özellikle
maksiller anterior bölgede sıklıkla karşılaşılan
olgulardandır. Bu travmalar sonucu oluşan tek diş
eksikliklerinde hastaların yüksek estetik beklentilerini
karşılamak için uygun materyal seçimi ve detaylı bir
planlama büyük önem arz etmektedir. Bu olgu
sunumunun amacı dentoalveolar travma sonucu
maksiller santral dişini kaybetmiş 2 genç erkek hastanın
implant destekli, kişiye özel üretilmiş zirkonya
abutmentlar üzerine uygulanan zirkonya altyapılı tam
seramik tek kronlar ile tedavisini sunmaktır.
23 ve 18 yaşında iki genç erkek hasta geçirdikleri
dental travma sebebi ile maksiller santral dişlerini
kaybetmiştir. Her iki hastaya birer adet kemik seviyesi
implant yerleştirildi ve iyileşme sonrası yumuşak doku
şekillendirmesi yapıldı. Kişiye özel olarak üretilen
zirkonya abutmentlardan destek alan zirkonya altyapılı
tam seramik restorasyonlar hastalara teslim edildi.
Hastaların estetik ve fonksiyonel beklentileri karşılandı.
1 yıllık takip sonunda herhangi bir komplikasyonla
karşılaşılmadı
Evaluation of preoperative model surgery and the use of a maxillary sinus surgical template in sinus floor augmentation surgery
Maxillary sinus augmentation is an accepted technique
for dental implant placement in presence of insufficient maxillary
bone. There are various techniques in the literature, either by crestal
or lateral approach in maxillary sinus augmentation that have high
percentage of success, while all have complications. Schneiderian
membrane perforation is the most common complication encountered
during surgery. The aim of this study was to evaluate the
benefits of preoperative model surgery and the ease of use of a
maxillary sinus surgical template (MSST) during maxillary sinus
augmentation surgery with a lateral approach. Ten patients included
in the study needed rehabilitation of a partially or totally edentulous
maxilla with an implant-supported fixed prosthesis and requiring
sinus augmentation. A questionnaire was asked to performing surgeons,
and study results showed the use of an MSSTwas found to be
effective in terms of adaptation (62.5%), window preparation
(87.5%), ease of elevation (95.9%), ease of grafting (95.9%), reduction
of perforation risk (91.7%), and achieving immobility during
the procedure (62.5%); however, the use of an MSST was also
found to prolong the surgical procedure (100%) and restrict the view
of the surgical area (79.2%). Maxillary sinus augmentation appears
to be a useful tool for locating an appropriate entrance to the sinus
cavity, allowing for safe elevation of the sinus membrane and effectively
grafting the sinus floor
The ımpact of handicap severity on oral and periodontal status of patients with mental retardation
Aim: Mental retardation (MR) subjects comprise a considerable amount of the community and are susceptible to oral and periodontal problems due to insufficient oral care. The aim of this cross-sectional study was to determine the oral health and periodontal status of MR patients in Turkey with regard to periodontal indices and Decay missed filling teeth (DMFT) scores and compare findings according to severity of the MR.
Materials and methods: One hundred and five MR patients
were included to the study and divided into 3 groups according to MR severity diagnoses. Demographic variables like age, gender, disabled sibling, BMI, living an institution and clinical parameters like plaque index (PI), gingival index (GI), bleeding on probing
(BOP), probing depth (PD), clinical attachment level (CAL), missing teeth and DMFT scores were recorded from all subjects. Appropriate statistical analyses were used to compare the findings.
Results: There were no statistically significant differences between groups according to age, gender, disabled sibling, living
status and DMFT scores. Clinical periodontal indices and the number of missing teeth were showed a statistically significant increasing trend with the severity of MR (p < 0.05). Correlation analysis showed significant positive correlations between PI
and periodontal disease measures like GI, PD, CAL and BOP and also between PI and DMFT (p < 0.05).
Conclusion: The deteriorated teeth condition and deprived periodontal health of MR patients may be most likely caused by the poor oral hygiene and may be worsen with the severity of the MR
Bifosfanat kullanımına bağlı çenelerde gelişen osteonekrozlar: Çok merkezli retrospektif çalışma
Bifosfonatlar (BP), metastatik kemik hastalıkları ve
osteoporoz tedavisinde kullanılan kemik rezorbsiyonu
inhibitörleridir. Bifosfanat kullanımına bağlı çenelerde
gelişen osteonekroz (BBÇO), çenelerinde radyasyon
tedavisi görmemiş, bifosfanat kullanan ya da
kullanmış hastalarda mandibula ya da maksillada 8
haftadan daha uzun süren kemik ekspozu ile
karakterize bir durum olarak tanımlanmıştır. Bu
çalışmada farklı merkeze yönlendirilen BBÇO vakaları
retrospektif olarak sunulmuştur. 2012 ve 2013
yıllarında GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Diş
Hekimliği, Kocaeli Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi,
ve Kırıkkale Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız,
Diş ve Çene Cerrahisi kliniklerine başvuran BBÇO
tanısı konulmuş 18 hastanın demografik özellikleri,
anamnez bulguları, klinik muayene bulguları,
bifosfanat çeşidi ve kullanım bilgileri (süre, uygulama
yolu) ve eğer varsa ilgili sebep açısından
değerlendirmeleri yapılmıştır. Hastaların 12’ sinde
mandibula (% 67), 5’ inde maksilla (%28) ve 1 hastada
ise hem mandibula hem maksillada (%5) BBÇO
izlendi. Hastaların 2 tanesi osteoporozis (% 11)
nedeniyle 16 hasta ise (% 89) onkolojik tedavi
nedeniyle bifosfanat grubu ilaç kullanmaktaydı. Tıp ve
diş hekimliğini ortak olarak ilgilendiren konu olması
itibariyle bifosfanat grubu ilaç tedavisine başlanacak
hasta gruplarının ortak klinikler tesis edilerek takip
edilmeleri ve bilgi paylaşımlarıyla ortaya çıkabilecek
olası komplikasyonların azaltılabileceğini
düşünmekteyiz
Kanama bozukluğu olan hastalarda dental yaklaşım
<p>Dental procedures frequently cause bleeding. Bleeding disorders are systemic problems that have an important place in society. It has no matter that in which branch practising, the dentist should know and take the necessary measures about bleeding disorders. A well directed anamnesis of patients clues clinician about bleeding tendency and perhaps the first diagnosis of the disorder. A failed medical history and clinical examination may lead patients to serious bleeding and potentially fatal shock during and after dental treatments. This review presents an overview of clinical conditions that make up the problem of bleeding and how can a dentist treat patients with bleeding problems reveals.</p> <p><strong>Keywords</strong>: Bleeding, coagulation, dentistry.</p><p> </p><p><strong>ÖZET</strong></p> <p>Dişhekimliğinde uygulanan işlemler sıklıkla kanamaya neden olurlar. Kanama yatkınlığı toplumda önemli yer edinmiş sistemik rahatsızlıklardandır. Hangi branş ile ilgili çalışırsa çalışsın dişhekiminin kanama problemleriyle ilgili alması gereken önlemleri bilmesi gereklidir. İyi ve doğru yönlendirilerek alınmış olan anamnez hastanın kanama yatkınlığıyla ilgili ve belki de ilk teşhisin konulmasında önemli ipuçları verir. İyi bir anamnez alınmadan ve klinik muayene yapılmadan gerçekleştirilen dental tedaviler sonrası ve sırasında kanama eğilimi olan hastalarda şok ve ölümle sonuçlanabilecek ciddi kanamalar gelişebilir. Bu derleme kanama problemi oluşturan klinik durumlara genel bir bakış açısı sunmakta ve dişhekiminin kanama problemi olan hastaları nasıl bir yaklaşımla tedavi edebileceğini ortaya koymaktadır.</p>
Distraksiyon osteogenezinde düşük yoğunlukta ultrason stimülasyonunun kemik mineral yoğunluğuna etkisinin DEXA ile incelemesi
<p>Objectives: Distraction osteogenesis (DO) is a surgical method which provides new bone formation by gradually increasing the distance between bone segment surfaces created by osteotomy. In the present study assessing the effect of low intensity pulsed ultrasound stimulation (LIPUS) on bone mineral density (BMD) of the bone formed in distraction osteogenesis (DO) with dual energy X-ray absorptiometry (DEXA) and making a comparison between postoperative 30th and 60th days was aimed. <br />Materials and Methods: A total of 8 New Zealand rabbits were used in the study While DO was applied to 4 rabbits, 4 were applied 30mW/cm2 (1Mhz) LIPUS on DO site for 20 min a day during distraction period in addition to DO application <br />Results: In LIPUS group, mean BMD values were seen to be above the initial values on 30th day while on 60th day the increase ratio was greater when compared. BMD values were seen to be below initial values both on 30 and 60 days postoperatively in control group. <br />Conclusion: By the effect of LIPUS, majority of bone maturation is completed within the first 30 days and gained bone may resist to functional forces.</p><p>ÖZET<br />Amaç: Distraksiyon osteogenezi (DO), osteotomi ile oluşturulmuş kemik segmentlerinin apareyler yardımı ile kademeli olarak birbirinden ayrılmasıyla birlikte yeni kemik oluşumunun sağlandığı cerrahi bir yöntemdir. Bu çalışmada Düşük Yoğunlukta Ultrason Stimülasyonu’nun (DYUS) DO’ inde oluşan kemiğin mineral yoğunluğu üzerine etkinliğinin, cerrahi öncesi ve cerrahi sonrası otuzuncu ve altmışıncı günlerde Dual Enerji X Işını Absorbsiyormetrisi (DEXA) yöntemi ile fotodensitometrik olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır.<br />Gereç ve Yöntem: Çalışmada 8 Yeni Zelanda tavşanı dahil edilmiştir. Tavşanların mandibulalarına DO uygulaması yapılmıştır. 4 tavşana DO uygulamasına ek olarak distraksiyon periyodunda DYUS uygulaması yapılırken 4 tavşana sadece DO uygulaması yapılarak kontrol grubunu oluşturmaları sağlanmıştır.<br />Bulgular: DYUS uygulaması yapılan grupta kemik mineral yoğunluğunun otuzunca günde başlangıç seviyesinin üzerinde bir değere ulaştığı gözlenmiştir. Aynı grupta altmışıncı günde kemik mineral yoğunluğu değerleri bir miktar daha artmıştır. Kontrol grubunda otuzuncu günde kemik mineral yoğunluğu azalırken altmışıncı günde başlangıç seviyesine yakın değerlere ulaşılmıştır.<br />Sonuç: DYUS’ un etkisiyle DO’inde kemik olgunlaşmasının büyük bir bölümünün ilk 30 günde tamamlandığı ve kazanılan kemiğin fonksiyonel kuvvetlere direnç gösterebileceği düşünülebilir.<br />Anahtar Kelimeler: Distraksiyon Osteogenezi, düşük yoğunlukta ultrason stimülasyonu, kemik mineral yoğunluğu.<br /><br /></p>
Decompression method in treatment of the odontogenic keratocysts’ with the usage of removable acrylic apparatus
Amaç: Bu vaka serisinde odontojenik keratokistlerin (OK) tedavisinde dekompresyon amac ile kullanlan akrilik apareyin etkinliinin aratrlmas amaçlanmtr. Materyal ve Metod: Maksilla ya da mandibulada 3 cm den büyük radyolusent lezyonu olan hastalardan biyopsi alnm ve odontojenik keratokist tans konmu 10 hastada mevcut 11 odontojenik keratokistin 10 tanesi taklp çkarlabilecek ekilde kiiye özel olarak hazrlanm bir aparey yardmyla tedavi edilmitir. Kistlerin çap yaklak 1 cm’ye inince ikinci cerrahi ilem ile enükleasyon yaplm tr. Bulgular: Çalmaya alnan tüm hastalarda intraoperatif ve postoperatif dönem sorunsuz olarak geçmitir. Minimum 1 maksimum 3 yllk postoperatif kontroller srasnda hastalarn hiç birinde rekürrens gözlenmemitir. Sonuç: Hastalara özel olarak hazrlanan ve taklp çkarlabilen akrilik aparey vastas ile tüm hastalar büyük bir cerrahi ileme gerek kalmakszn ve herhangi bir komplikasyon ile karlalmakszn sorunsuz olarak tedavi edilmilerdir.Objectives: Investigation of the effects of decompression method with removable acrylic apparatus in the treatment of odontogenic keratocysts is aimed. Materials and Methods: Odontogenic keratocycts of 10 patients who have radiolucency in X ray larger than 3 centimeters are included in the study. Diagnoses are ensured with histopathological evaluation. Patients are treated with decompression method with use of removable individual acrylic apparatus. Odontogenic cysts are enucleated when their diameters are reduced to 1 centimeter. Results: Intra and post-operative periods of all patients were out of problem. No recurrence was observed in examinations in 1 to 3 years. Conclusions: Treatment of odontogenic keratocysts with use of indiviual removable acrylic apparatus were achieved without need of major surgery and any complications
Bisphosphonate induced osteonecrosis of jaws: Multicenter retrospective study
Bifosfonatlar (BP), metastatik kemik hastalıkları ve osteoporoz tedavisinde kullanılan kemik rezorbsiyonu inhibitörleridir. Bifosfanat kullanımına bağlı çenelerde gelişen osteonekroz (BBÇO), çenelerinde radyasyon tedavisi görmemiş, bifosfanat kullanan ya da kullanmış hastalarda mandibula ya da maksillada 8 haftadan daha uzun süren kemik ekspozu ile karakterize bir durum olarak tanımlanmıştır. Bu çalışmada farklı merkeze yönlendirilen BBÇO vakaları retrospektif olarak sunulmuştur. 2012 ve 2013 yıllarında GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi Diş Hekimliği, Kocaeli Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, ve Kırıkkale Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi kliniklerine başvuran BBÇO tanısı konulmuş 18 hastanın demografik özellikleri, anamnez bulguları, klinik muayene bulguları, bifosfanat çeşidi ve kullanım bilgileri (süre, uygulama yolu) ve eğer varsa ilgili sebep açısından değerlendirmeleri yapılmıştır. Hastaların 12' sinde mandibula (% 67), 5' inde maksilla (%28) ve 1 hastada ise hem mandibula hem maksillada (%5) BBÇO izlendi. Hastaların 2 tanesi osteoporozis (% 11) nedeniyle 16 hasta ise (% 89) onkolojik tedavi nedeniyle bifosfanat grubu ilaç kullanmaktaydı. Tıp ve diş hekimliğini ortak olarak ilgilendiren konu olması itibariyle bifosfanat grubu ilaç tedavisine başlanacak hasta gruplarının ortak klinikler tesis edilerek takip edilmeleri ve bilgi paylaşımlarıyla ortaya çıkabilecek olası komplikasyonların azaltılabileceğini düşünmekteyiz.Bisphosphonates (BP) are inhibitors of bone resorption used in the treatment of metastatic bone diseases and osteoporosis. Bisphosphonate induced osteonecrosis of the jaws (BIONJ) is defined as the exposed bone lesions which are present for 6 to 8 weeks in patients who used or using medication of BP and did not received radiotherapy on head and neck area. In the present study, cases of BIONJ from different medical centers are presented. Eighteen patients who were diagnosed with the BIONJ and referred to Oral and Maxillofacial Surgery clinics of GATA Haydarpasa Teaching Hospital, Kocaeli University Faculty of Dentistry and Kirikkale University Faculty of Dentistry between the years 2012 to 2013 were included in study. Patients were evaluated in terms of demographic characteristics, medical history, symptoms, clinical findings, drugs (time, the path of the application) and relevant reasons. Of the 18 patients, 12 of the cases were in the mandible (67%) and 5 were in the maxilla (28%) while one patient presented BIONJ both in the mandible and maxilla. 2 of patients were prescribed the bisphosphonates with osteoporosis while 16 of them were because of the oncologic treatment. Conclusions: We believe that the numbers of cases would be reduced if the patients would be informed and treated in joint facilities of medicine and dentistry